Alevilik ve Bektaşilik Araştırmaları Sitesi

  • Full Screen
  • Wide Screen
  • Narrow Screen
  • Increase font size
  • Default font size
  • Decrease font size

Araştırmalar Türkçe

Makalelerde yer alan görüşler yazarlarına aittir. Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Sitesini bağlamaz.

ALEVİLİK VE GÜNCEL SORUNLARI -CEMEVLERİ ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER-

Yazdır PDF

(04.01.2002)

Değerli dostlar sadece Alevilik değil ülkemiz de bir geçiş aşamasından geçiyor. Bu geçiş aşamasının sancılarını Türkiye’de bulunanlar olduğu kadar yurtdışında bulunan herkes de doğal olarak yaşıyorlar. Tabi her topluluğun kendi yapısından kaynaklanan özel sorunları da oluyor. Ben bu makalemde Alevilerin içinde yaşadıkları ortamda sahip oldukları özel sorunların özellikle Cemevlerini ilgilendiren bölümleri üzerinde bazı genel düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Alevi topluluklar, yüzyıllardır siyasal ve sosyo-ekonomik nedenlerle kapalı bir cemaat yaşamı sürdüler, inançları nedeniyle çeşitli iftiralara maruz bırakıldılar, merkezi iktidar ile ilişkileri sınırlı düzeyde kaldı. (1) Bu şekilde hem maddi hem manevi anlamda iktidarın sağladığı hizmetler ve olanaklardan mahrum kaldılar. İnançları ve gelenekleri zaten bu mahrumiyeti zorunlu kılıyordu. Ancak bu mahrumiyet de onların hem ekonomik hem siyasal kayıplarını beraberinde getiriyordu. Anadolu’da önemli bir nüfus oranına sahip olmalarına karşın karar alıcı mekanizmalarda yer alamadılar. Bu marjinalite yüzyıllar boyunca sürdü ve kendilerine şüphe ile bakan ve rafızi (sapkın) olarak görenlerce idare edildiler. Alevilerin bugün de yaşadıkları sorunun en önemli kaynaklarından biri bence kırsallık olgusunun yüzyıllara yayılan ağırlığıdır. Kırsallık çemberinin kırılarak Alevilerin kentlerde veya karar alıcı mekanizmalarda varolmalarının tarihi oldukça yenidir. İşte bu yeni durumdan dolayı çeşitli konular sık sık gündeme gelmekte, daha önce konuşulması olanaksız bir çok tabu televizyonlarda, radyolarda, yazılı basında ve halk arasında tartışılabilmektedir.

Devamını oku...

ERZİNCAN VE TOKAT’TA ARAŞTIRMA NOTLARIM (1): ALİ KEMALİ’DEN BUGÜNE DEĞİŞEN ERZİNCAN

Yazdır PDF

Dr. Ali Yaman
(15.12.2001)

Değerli dostlar ne zamandır 2001 yılı yaz alan araştırmalarımı sizlerle paylaşmak istiyordum. Bu ve sonraki sayıda yayınlanacak makalelerim bu konu üzerinde yoğunlaşacaktır. Bu makalelerde önce Erzincan ve sonra da Tokat’taki gezilerimde değerlendirebildiğim veriler üzerinde duracağım.(1) Ancak daha önce bilimsel araştırma ve önemi üzerine bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bilimsel Araştırma’nın Önemi

İçinde bulunduğumuz dönemde bilgi ve teknolojinin iki temel ve birbiri ile içiçe geçmiş sihirli sözcükler olduğu düşünülebilir. Bu sihirli sözcüklerin etkili olabilmesi de iletişim kanallarını devreye sokulmasıyla olanaklı olmaktadır. O halde çağımızın önemli en önemli silahı olan bilgi, yine en gelişmiş teknolojilere ulaşmanın da temel anahtarıdır. Bilgi sadece teknolojik alanda kullanılmıyor tabi ki. İnsanoğlu, kendi geçmişini ve bugününü anlamak ve yarına ilişkin projeksiyonlarda bulunabilmek için de bilgi arayışını sürdürüyor.

Bu arayış oldukça maliyetli bir iştir ve öyle olmayı da sürdürecektir. Örneğin tarih alanında yapılacak araştırmaları düşünelim. Burada öncelikle araştırmacı gereksinimi sorununun çözülmesi gerekmektedir. Bir bilim insanının yetişmesi hem zaman hem de maddi açıdan oldukça maliyetli bir süreçtir. Bu sorunun çözümlenmemesi de yetmemekte bu bilim insanının çalışmasına elverişli bir ortamın sağlanması gerekmektedir. Araştırmacıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli maddi kaynağın ona sunulabilmesi, yine teknolojik açıdan gerekli bilgisayar vb. araçların sağlanması ve en önemlisi çalışma alanında yeterli kütüphane ortamının sağlanması gerekmektedir. Burada birkaç cümleyle özetlenen bu gereksinimler zaman ve maddi anlamda ulusların, kurumların veya kişilerin özverilerde bulunmasına neden olmaktadır. Gelişmiş ülkeler bilimsel araştırmalara gerekli kaynağı ayırmaktadırlar. Bırakın kendi ülkelerindeki bilimsel faaliyetleri, kendi ülkeleri dışında da bilimsel faaliyetlerde bulunmakta ve bu faaliyetler için finansal destek sağlamaktadırlar.

Devamını oku...

TUNCELİ'DE ALEVİLİK ÜZERİNE SOSYOLOJİK BİR DENEME

Yazdır PDF

tunceli analari

Sezai Öztürk

(11.12.2001)

Not: Sezai Öztürk'ün 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde  hazırladığı Tunceli'de Alevilik Üzerine Sosyolojik Bir Deneme adlı lisans tezinden aynen yalnız belli bölümleri alıntı yapılmıştır. Şu anda hayatta olmadığını öğrendiğimiz Sezai Öztürk'ü bu çalışmasından dolayı da şükranla anıyoruz. Yandaki resim ise 1999 yılında editorümüz A. Yaman tarafından Ağuiçen Ocağı'nın merkezi olan Tunceli, Hozat'a bağlı  Karabakır (Bargini) Köyü'nde çekilmiştir. Editörler

Aleviliğin en önemli kurumları denilebilirki Mürşitlik, Pirlik, Rehberlik kurumlarıdır. Alevilik eğer bugüne dek bütünüyle esprisini ve canlılığını koruyarak gelmişse, bu, , Pirlerin, Mürşitlerin ve Rehberlerin gölgesinde olanaklı olmuştur. Çünkü aleviliğin hem eylemsel ve hemde kuramsal yanını ancak bunlar bilirler. Bunlar müritleri(talipleri) arasında gezgincilik yaparak aleviliğin yöntem ve yordamını halka inerek ona mal etmişlerdir…Tunceli’de belirgin olarak üç önemli sınıf vardır:

Devamını oku...

BİR ZAMANLAR ‘AHMET PAŞA’ VARDI

Yazdır PDF

aaa_ahmet_pasa.gif
Engin Sözen

(09.12.2001)

Alevi Halk Gerçeği adındaki dergimizin, bugün 2.sayısınıda çıkarmış bulunuyoruz. Konu olarak biran teret tüdetsemde, bu yazımı bugün hala yaşayan, Hacı Bektaşi Velinin, Pir Sultanın ve daha nice erenlerin felsefesini ve ruhunu korumuş ve yaşatmış insanlardan birine, bu yazıları hitaben yazmak yanında, o güzel insanlara da ödenecek en iyi vefa borcu bu olur, diye düşündüm. Ahmet Paşa, neden ona bu ismin verildiği veya hayatının kronolojik kesitlerini anlatmak ,bugün sizlere neyi anlatmam gerektiği konusunda sıkıntı yaratabilir. En azından hayatını bir kaç sayfaya sıkıştırmak hiç kolay değil. Şu an için, onun yaşam öyküsü değil, yaşadığı coğrafya da bıraktığı izler daha önemli olsa gerek. Sadece şu kadarını söylemek yeterli olacaktır.

Devamını oku...

TÜRKMEN İNANÇ ÖNDERİ : ŞEYH HASAN (SULTAN ONAR, OCAKLARI ve AŞİRETLERİ)

Yazdır PDF

aaa_dedelik.gif
İsmail Onarlı

(06.12.2001)

GİRİŞ

Orta-Asya’dan dalgalar halinde göç eden Türklerin; Anadolu’ya yerleşmelerinin, kan bağına dayanan aşiret, oymak, oba şeklinde ya da Şeyh, Dede, Baba, Derviş gibi inanç önderlerinin kurduğu zaviyelerin çevresinde köyler oluşturularak; göçerlikten kısmen yerleşik tarım toplumuna geçtiklerini tarihi kaynaklardan bilmekteyiz.

Yukarı Fırat Havzası’na yerleşen Bayat Boyu oymaklarınında obalar şeklinde köyler ve zaviyeler kurarak 12. yüz yılın sonlarına doğru yerleşik düzene geçerler.Bayat boyu beyi ve inanç önderi Sultan Onar diğer adıyla Şeyh Hasan’da aşiretiyle Orta-Asya’dan Anadolu’ya göç ederek; Malatya-Elazığ-Tunceli bölgesine ilk etapta yerleşir.Daha sonra Aşiret, Anadolu’ya yayılır.Yukarı Fırat Havzası Alevilerinin “kültürel – inançsal – toplumsal yaşam tarzı”nın özgün “KURUCU AİLE”si özelliğiyle "Şeyh Hasan Ocağı ve Aşireti" ni inceledik ve araştırdık.

Devamını oku...

ALEVİLİK NEDEN ARAŞTIRILAMIYOR?

Yazdır PDF

Alevi Kurumları, Hükümetler, Üniversiteler, İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri


Dr. Ali Yaman

(06.12.2001)

Geçtiğimiz on yıllık süreçte Alevilik konusunu herkes kendi penceresinden de olsa ele aldı, Aleviliği kendince yorumladı. Bu konuda kendilerini müdahil sayan aktörler de Aleviliği biçimlendirmeye ve Alevileri yönlendirmeye uğraştılar ve uğraşmaya da devam edecekler. Yazılı ve görsel medya konuyla daha önce olmadığı kadar ilgilenmeye başladı. Bu ilginin Sivas, Gazi Mahallesi ve Karaca Ahmet Cemevi’nin yıkılması olayları gibi kriz zamanlarında doruğa çıktığı görüldü. Ayrıca 5 yıl öncesine kadar internette Alevilik konusunda websiteleri bulunmazken, bugün Alevilik ve Bektaşilik Araştırmaları Sitesi, Karacaahmet ve http://www.alevi.com gibi saygın ve çeşitli dillerde içeriğe sahip kapsamlı websiteleri yaratıldı.

Devamını oku...

ANADOLU TARİHİNDE DİNİ RUHİYAT MÜŞAHEDELERİ

Yazdır PDF

baba_mondi.gif
(Hilmi Ziya, “Anadolu’da Dini Ruhiyat Müşahedeleri”, Mihrab Mecmuası, Sayı 13-14, İstanbul,1340-1924.)

Hilmi Ziya

Hazırlayan: Ahmet Taşğın

(02.12.2001)

MEDHAL

James’in bir ifadesine göre: “marazi haller, zihni hayatın bazı anasırını, her zaman kendilerine muhit olan diğer hadiselerden tecrit ederek, bizzat müşahede etmekliğimizi temin ederler. Bedenin teşrihinde mikroskobun gördüğü bir vazifeyi bunlar ruhun teşrihinde görürler.”(1) Bu mütalaa, son devir ruhiyatçılarının marazi şuura ne kadar ehemmiyet verdiklerini gösterir. Pierre Janet, nevrozları tetkik suretiyle hakiki ruhiyata varılacağından bahsetti. Hatta Blondel daha ileriye giderek nevropat-ı içtimaiyeye mukabil ferdi ve ruhu hadisenin esası olarak vazediyordu. Diğer cihetten içtimaiyatçılar, iptidai cemiyetlerdeki sihirbazdan mütekamil cemiyetlerin dahisine kadar bütün ferdi ve deruni kuvvetlerin izahından vazgeçmeye temayül ediyorlar.

Delacroix, ruhiyatın hududunu dini hadiselere teşmil ederek James’in “dini tecrübe”deki usulünü, bazı tadilatla tatbik etti. Sihrin, büyünün teşekkülünde ferdi amillerin tesirini itiraf suretiyle Hubert ve Mauss, Durkheim mektebinden kısmen ayrılıyorlardı. James, alelade dini haletin nevropatta en parlak, en mükeşşef olarak gözüktüğünü söylüyordu. Bu kanaat, dini ruhiyatta da marazi şuurun ehemmiyeti olduğunu gösteriyor.

Esasen, bütün senesterizik haletin, insandan başka hiçbir zi-ruhta bulunmayışı bu ciheti müeyyid değil midir? Uzvi veraset, hayvanatta cümle-i asabiye hastalıkları denilen nevi şimdiye kadar arz etmemiştir. İşte yeni bir ruhiyatın tesisi hususunda Janet ve Blondel’e hatta Freud’a cesaret veren işte bu cephesidir. James için bile uzviyette cümle-i asabiye inkişaf ettikten ve muhtelif marazi eşkal aldıktan sonradır ki faaliyet-i ruhiye başlamıştır.

İnsanla hayvanı tefrik eden en mühim vasıflardan biri asabiyettir. İnsana “hayvan-ı asabi” demek bu nokta-i nazardan yanlış bir şey olmasa gerektir. Bütün hadisat-ı ruhiye hissen muharrik (sensari-matrise) bir suretle zahir olur. Bunlar ise yalnız cümle-i asabiyede tekevvün ederler. Ancak bir tehlike karşısında harekete gelen ve kızan hayvana mukabil, insanın asabı daima hal-ı faaliyette, yahut bir çok marazi şekillerde bulunabilir. Hasılı Blondel’e hak verdirecek derecede denebilir ki, ruhi hadisatın hemen kısmı azamı deruni, marazi tezahürle de kendisini gösterir.

Devamını oku...

Sayfa 12 / 15

You are here: Araştırmalar Türkçe Araştırmalar